14 Nisan 2017 Cuma

14 NİSAN TIBBİ MÜMESSİLLİK GÜNÜ

MÜMESSİLLİK GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN....

Biz bizi biliriz...Koşmayı bazen yorulmayı ama durmamayı biliriz...Kapıda bekleyen hastaya saygı duymayı;beklemeyi ve sabrı biliriz..
Yol durumu nedir diye habe...rleşmeyi;yaşadığımız sıkıntıları paylaşmayı biliriz...
Dışardan nasıl göründüğümüzü bilir ve gülümseriz sadece...Oysa mesleğini yapmaya çalışan güleryüzlü çocuklarız.Bakınca sadece bunun görüldüğü günlere ulaşmak dileğiyle...
Zorlu geçen günlerimizi;yorgunluklarımızı;başarınca yaşadığımız o deli duygumuzu da bir tek biz biliriz.

Saygılarımla...

2 Nisan 2017 Pazar

MÜMESSİLLİK


MÜMESİLLİK !!!
Hayatta öyle bir meslek düşünün! Bitirmiş olduğunuz okulla hiç alakası olmasın! Askerliğinizi mutlaka yapmalısın! Sürücü belgeniz olmazsa olmaz. Aktif, müşteri odaklı, çözüm üreten, organizasyon yapabilen, ertesi gün yapılacak toplantı için sabah kadar hazırlık yapabilen, hayattaki sınavlar bitmiş olsabile şirketin düzenlediği sınavlar kaç yaşınıza gelseniz bile emekliliğe kadar devam eden bir meslek “Tıbbi Satış Mümessilliği”…
Son zamanlarda “Sağlık” ile ilgili bir konu konuşulsa hiç bir zaman kendilerine söz hakkı verilmeyen sağlık emekçileri “Tıbbi Satış Mümessilleri”
Dizilerde , köşe yazılarında alaşağı edilen “Tıbbi Satış Mümessilleri”
Öyle bir meslek ki trafik kazasından veya kalp krizinden ölen “Tıbbi Satış Mümessilleri”
Belki yazdıklarım çok ağır olabilir. Yok böyle bir şey diyebilirsiniz. “Ben onları arabalara binerken, üzerlerinde çok güzel takım elbiseler giyerken, lokantalarda yemek yerken görüyorum” diyebilirsiniz.
O gördüğünüz “Ekran Görüntüsü” unutma!
Çok sevdiğim bir hekim dostum. geçtiğimiz yıllarda benimle bir yazı paylaşmıştı. Burada kendisinin adını yayınlamayacağım.
Ama güzel yazısını sizlerle paylaşıyorum. 2017 yılının tüm “Tıbbi Satış Mümessileri”’ne başarı ve şans getirmesini diliyorum.
Reprezantlar
“Yirmi altı yıllık hekimlik hayatımda, pek çok reprezant gördüm.
Çeşit çeşittir reprezantlar…
Göreve yeni başlayanlar; çok zorlu bir eğitimden yeni çıkmış, zoru başarmış
olmanın gururu ile kendine güvenli görünürler. Daha ilk ziyaretlerinde, teori
ile pratik arasında uçurum olduğunu fark edince, biraz panik yaşarlar. Yeni bir işe başlamanın coşkusu ile sektördeki aşırı rekabetin yarattığı gelecek kaygısı arasında sıkışırlar.
Yeni başlayanların, henüz kendilerine özgü bir tarzı yoktur; ürkek, çekingen bir eda ile ziyaretimize gelirler. Ne yapacaklarını bilemezler. Elleri fazlalıkmış gibi nereye koyacaklarını şaşırırlar. Ayakta düzgünce durmayı tercih ederler.‘Emrinize amadeyim’ siz nasıl isterseniz öyle davranmaya hazırım, izniniz olmazsa oturmam mesajı verirler.
Kalfalık döneminde olanlar; o ürkek tavır gitmiş, rahat ve kendinden emin bir dönem, ‘aslanlık dönemi’ başlamıştır.
Giysiler göz alıcı hale gelmiştir. Acemiliğini atmış, kişiliğine uygun bir tarz
geliştirmiştir. Kimisi temkinli olmayı sürdürürken, kimisi atak, kimisi iş
bitirici, tarzı seçmiştir. Bazıları ise doğal davranır. Bence etkili olanı,
doğal olanlardır.
Hepsinin yegâne amacı, sonuç almak ve kotayı tutturmaktır. Bunu hekimin anlayacağı biçimde izaha çalışırlar. Çalıştığı hekimin huyunu suyunu öğrenmiş, hekimin özel ilgi alanlarını keşfetmiş, direk damardan girerek amacına ulaşmaya
meraklıdır.
Ustalık dönemi, bu döneme ‘İşin kurdu olduğu dönem’ demek daha uygun olur. Hangi çiçekten bal alacağını öğrenmiş, kotayı tutturmanın yolunu bulmuştur.
Reprezantlar, civa gibi gençler olmalarına rağmen, onlara sorarsanız, bu işin sonu yoktur, hele emekli olmak hayaldir. Bu tespit aslında doğrudur doğru olmasına da, haksızdır bence!
Neden mi?
Bu işin sonu yoktur diyenler aslında, bir firma bize maaş vermezse, ‘vay halimize’ demeye getiriyorlar. Bu zihniyet, parayı kendisinin kazandığına inanmayan, kendi kabiliyetine güvenmeyen bir zihniyettir. Kimse kimseye hak etmediği bir şeyi vermeyeceğine göre, ilaç firması da, hak etmeyene para ödemeyecektir. Firma bir sistem kuruyor, sistemin bir elemana ihtiyacı, reprezant adayının da bir işe ihtiyacı oluyor. Sistem işler, eleman da, işini layığı ile yaparsa, hem sistemi kuran hem de çalışan kazanıyor. Bu denge bozulursa, ya sistemi kuran, ya çalışan, ya da her ikisi birden zarar görüyor.
Bu sisteme adapte olabilenler ustalaşıp, yükselirken adapte olamayanlar, başka bir sistemin elemanı oluyorlar. Birkaç sistem değiştiren elemanlar sonunda şunu kavrıyorlar; kimse bana bedavaya para vermiyor. Parayı kazanan benim. Ben yeterince gayret eder, işimi iyi yaparsam sorun yoktur.
Gerçek işte budur, parayı siz kazanırsınız. Zaten bunun fark ettiğinizde, her yerde çalışabilecek kadar usta olmuş olursunuz.”
Öğrenmek , Keşfetmektir.