MÜMESİLLİK !!!
Hayatta öyle bir meslek düşünün! Bitirmiş olduğunuz okulla hiç alakası olmasın!
Askerliğinizi mutlaka yapmalısın! Sürücü belgeniz olmazsa olmaz. Aktif, müşteri
odaklı, çözüm üreten, organizasyon yapabilen, ertesi gün yapılacak toplantı
için sabah kadar hazırlık yapabilen, hayattaki sınavlar bitmiş olsabile
şirketin düzenlediği sınavlar kaç yaşınıza gelseniz bile emekliliğe kadar devam
eden bir meslek “Tıbbi Satış Mümessilliği”…
Son zamanlarda “Sağlık” ile ilgili bir konu konuşulsa hiç bir zaman kendilerine
söz hakkı verilmeyen sağlık emekçileri “Tıbbi Satış Mümessilleri”
Dizilerde , köşe yazılarında alaşağı edilen “Tıbbi Satış Mümessilleri”
Öyle bir meslek ki trafik kazasından veya kalp krizinden ölen “Tıbbi Satış
Mümessilleri”
Belki yazdıklarım çok ağır olabilir. Yok böyle bir şey diyebilirsiniz. “Ben
onları arabalara binerken, üzerlerinde çok güzel takım elbiseler giyerken,
lokantalarda yemek yerken görüyorum” diyebilirsiniz.
O gördüğünüz “Ekran Görüntüsü” unutma!
Çok sevdiğim bir hekim dostum. geçtiğimiz yıllarda benimle bir yazı
paylaşmıştı. Burada kendisinin adını yayınlamayacağım.
Ama güzel yazısını sizlerle paylaşıyorum. 2017 yılının tüm “Tıbbi Satış
Mümessileri”’ne başarı ve şans getirmesini diliyorum.
Reprezantlar
“Yirmi altı yıllık hekimlik hayatımda, pek çok reprezant gördüm.
Çeşit çeşittir reprezantlar…
Göreve yeni başlayanlar; çok zorlu bir eğitimden yeni çıkmış, zoru başarmış
olmanın gururu ile kendine güvenli görünürler. Daha ilk ziyaretlerinde, teori
ile pratik arasında uçurum olduğunu fark edince, biraz panik yaşarlar. Yeni bir
işe başlamanın coşkusu ile sektördeki aşırı rekabetin yarattığı gelecek kaygısı
arasında sıkışırlar.
Yeni başlayanların, henüz kendilerine özgü bir tarzı yoktur; ürkek, çekingen
bir eda ile ziyaretimize gelirler. Ne yapacaklarını bilemezler. Elleri
fazlalıkmış gibi nereye koyacaklarını şaşırırlar. Ayakta düzgünce durmayı
tercih ederler.‘Emrinize amadeyim’ siz nasıl isterseniz öyle davranmaya
hazırım, izniniz olmazsa oturmam mesajı verirler.
Kalfalık döneminde olanlar; o ürkek tavır gitmiş, rahat ve kendinden emin bir
dönem, ‘aslanlık dönemi’ başlamıştır.
Giysiler göz alıcı hale gelmiştir. Acemiliğini atmış, kişiliğine uygun bir tarz
geliştirmiştir. Kimisi temkinli olmayı sürdürürken, kimisi atak, kimisi iş
bitirici, tarzı seçmiştir. Bazıları ise doğal davranır. Bence etkili olanı,
doğal olanlardır.
Hepsinin yegâne amacı, sonuç almak ve kotayı tutturmaktır. Bunu hekimin
anlayacağı biçimde izaha çalışırlar. Çalıştığı hekimin huyunu suyunu öğrenmiş,
hekimin özel ilgi alanlarını keşfetmiş, direk damardan girerek amacına ulaşmaya
meraklıdır.
Ustalık dönemi, bu döneme ‘İşin kurdu olduğu dönem’ demek daha uygun olur.
Hangi çiçekten bal alacağını öğrenmiş, kotayı tutturmanın yolunu bulmuştur.
Reprezantlar, civa gibi gençler olmalarına rağmen, onlara sorarsanız, bu işin
sonu yoktur, hele emekli olmak hayaldir. Bu tespit aslında doğrudur doğru
olmasına da, haksızdır bence!
Neden mi?
Bu işin sonu yoktur diyenler aslında, bir firma bize maaş vermezse, ‘vay
halimize’ demeye getiriyorlar. Bu zihniyet, parayı kendisinin kazandığına
inanmayan, kendi kabiliyetine güvenmeyen bir zihniyettir. Kimse kimseye hak
etmediği bir şeyi vermeyeceğine göre, ilaç firması da, hak etmeyene para
ödemeyecektir. Firma bir sistem kuruyor, sistemin bir elemana ihtiyacı,
reprezant adayının da bir işe ihtiyacı oluyor. Sistem işler, eleman da, işini
layığı ile yaparsa, hem sistemi kuran hem de çalışan kazanıyor. Bu denge
bozulursa, ya sistemi kuran, ya çalışan, ya da her ikisi birden zarar görüyor.
Bu sisteme adapte olabilenler ustalaşıp, yükselirken adapte olamayanlar, başka
bir sistemin elemanı oluyorlar. Birkaç sistem değiştiren elemanlar sonunda şunu
kavrıyorlar; kimse bana bedavaya para vermiyor. Parayı kazanan benim. Ben
yeterince gayret eder, işimi iyi yaparsam sorun yoktur.
Gerçek işte budur, parayı siz kazanırsınız. Zaten bunun fark ettiğinizde, her
yerde çalışabilecek kadar usta olmuş olursunuz.”
Öğrenmek , Keşfetmektir.